Günümüzde sanat, birçok farklı ifade biçimiyle hayatımıza dokunuyor. Ancak bazı sanatçılar, yaratıcılıklarını ve yeteneklerini o kadar ileri taşıyor ki, eserleri adeta izleyicileri efsane bir yolculuğa çıkarıyor. İşte tam da böyle bir sanatçı, 3 gün gibi kısa bir sürede yaptığı eserlerle tarih severlerin ilgi odağı oldu. Özellikle yaptığı eserlerin, gerçek tarihi eserlerle karıştırılması, hem merak hem de tartışma konusu oldu. Sanatçının eserleri, özellikle tarihi ve kültürel değerlere sahip olan bölgelerin ruhunu yansıtması açısından dikkat çekiyor.
Bu sanatçı, eserlerini üretmek için sadece 3 gün harcıyor. Eserlerin ortaya çıkış sürecinin her aşaması büyük bir titizlikle ilerliyor. Çamurdan heykeller, taşlardan el yapımı detaylar ve doğal malzemeler, sanatçının kullandığı en temel unsurlar arasında yer alıyor. Fakat bu eserlerin en dikkat çekici yanı; tarihteki köklü eserlerle olan benzerlikleri. Yerel halk, bu eserleri gördüğünde sıklıkla 'bu bir antik eser mi?' diye soruyor. Sanatçı, bu şaşkınlığa gülerek yanıt veriyor: 'Hayır, bunlar benim eserlerim. Hiçbirini satmayı düşünmüyorum; çünkü hepsi benim içsel yolculuğumu temsil ediyor.'
Sanatçının eserlerine yönelik bu ilginin altında yatan bir başka önemli nokta ise, sanatın tüketimle olan ilişkisi. Günümüzde birçok sanatçı, eserlerini satmak ve ekonomik kazanç elde etmek üzerine çalışmalarını yürütüyor. Ancak bu sanatçı, tamamen duygusal bir bağ kurduğu eserlerini satmayı reddediyor. 'Ellerimle yarattığım bu eserlerin, geçmişe dair bir bağ kurmasını istiyorum. Bunlar sadece maddi değer taşıyan nesneler değil. Her birinin bir hikayesi var ve bunları paylaşmak benim için çok değerli,' diyor. Bu yaklaşımı, sanatçıyı diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biri.
Yerel sanatçının bu sıra dışı yeteneği ve sanatı ile ilgili düşünceleri, halk arasında saygı ve hayranlık uyandırıyor. Onun eserleri, birçok insanın gözünde sadece bir sanat ürünü değil; aynı zamanda birer tarih ve kültür mirası olarak nitelendiriliyor. Birçok sanatseverin, karışık sanatsal akımlardan uzaklaşarak, gerçek bir duygusal deneyim yaşamak için bu eserlere yöneldiği gözlemleniyor. Bu durum, sanatın sadece görsel bir deneyim olmadığını, aynı zamanda ruhu besleyen bir yolculuk olduğunu kanıtlıyor.
Gördüğü ilginin kendisini mutlu ettiğini belirten sanatçı, eserlerini sergilemek için farklı salonlarla görüşüyor. Amacı, eserlerinin daha fazla insanla buluşmasını sağlamak. Eserlerini sergilemek için bir sergi açmayı planlayan sanatçı, bu süreçte destek bekliyor. 'Benim için önemli olan, bu eserlerin bir yerlere ulaşması. Daha fazla insanın bu anlatmak istediğim hikayeyi duyabilmesi, benim için gerçekten değerli,' diyor.
Gelecek günlerde, bu sanatçının eserleri ile ilgili daha fazla bilgi edinmek ve belki de bir sergiye katılmak isteyenler için heyecan verici olacağını söylemek mümkün. Sanatın gücünü bir kez daha hissettiren bu eserler, toplumun kültürel ve tarihi bağlarının ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Sanatçının ürettiği eserlerin, gerçek tarihi eserlerle olan benzerliği ve izleyici üzerindeki etkisi, sanatın evrenselliğini bir kez daha gösteriyor.
Sonuç olarak, 3 günde yapılan ve tarihi eser sanılan bu sanat eserleri, sadece sanatın değil, aynı zamanda geçmişin izlerini taşıyan birer temsilci olarak karşımıza çıkıyor. Sanatçı, eserlerini satmayı düşünmemesine rağmen, uluslararası sanat camiasında duyulmayı umuyor. Çünkü onun amacı, sanat yoluyla insanlara ilham vermek ve tarihin derinliklerine dalmamızı sağlamak. Bu bağlamda, sanatçının eserlerine gösterilen ilgi, onun sanatıyla kurduğu derin bağ ve topluma sağladığı değerlerin birer yansıması olarak öne çıkıyor.