Antikacılık, birçok insan için geçmişe yolculuk anlamına geliyor; fakat bu yolculuk, bilinçli bir şekilde yapılan bir yolculuk olmalı. İstanbul'un tarihi sokaklarında, 44 yıldır antikacılık yapan usta, sahip olduğu bilgi ve deneyimle, bu yolculuğu hem kendisi hem de müşterileri için keyifli hale getiriyor. Ahmet Usta, zamanın akışında kaybolmuş, unutulmuş bir müzik tarihine kapı aralayan gramofonları ile tanınıyor. Her bir gramofon, onun için yalnızca bir nesne değil, aynı zamanda anılar ve hikayelerle dolu bir geçmişin parçası.
Ahmet Usta, antikacılık mesleğine 1979 yılında başladı. O dönemden bu yana, farklı döneme ait pek çok antika eseri topladı ve restore etti. Özellikle gramofonlar üzerine yoğunlaşması, onu bu alanda bir uzman haline getirdi. Kendi iş yerinde sergilediği gramofonlar, dönemlerine göre çeşitlilik gösteriyor. Ahmet Usta’nın elinde, 1900’lerin başlarına ait gramofonlar, yenilikçi tasarımlarıyla dikkat çeken 1920’ler modeli gramofonlar ve 1950’li yıllara ait nadide parçalar bulunuyor. Her gramofon, ona göre farklı bir hikaye anlatıyor; bu hikaye, gramofonun nerede kullanıldığı, kimlere ait olduğu ve dönemin müzik kültürü hakkında detaylar içeriyor.
Ahmet Usta, sadece gramofon toplamakla kalmıyor, aynı zamanda bu asırlık müzik aletlerinin bakımını ve onarımını da üstleniyor. Her gramofonun restore edilmesi gerektiğini bilen Ahmet, yaptığı her işte büyük bir titizlik ve sevgi ile çalışıyor. Onun restorasyon sürecinde, eski malzemeleri korumak, orijinal parçaları tespit etmek ve mümkünse bu parçaları yeniden kullanmak öncelikli hedef. Örneğin, gramofonun ahşap kısmının cilası, özel tekniklerle yenileniyor, fakat eski görüntüsü korunmaya çalışılıyor. Ahmet Usta, "Her gramofon, kendi tarihini taşıyor. Ben sadece onun estetiğini geri kazandırıyorum," diyor.
Antikacılığın sadece eşya satmak olmadığını vurgulayan Ahmet Usta, aynı zamanda bir kültürü yaşatmak ve bu kültürün genç nesillere aktarılmasında önemli bir rol oynadığını düşünüyor. Antikaların, zamanla kaybolan bir yaşama dair izler sunduğunu söyleyen Usta, “Elimdeki her parça, geçmişin bize bıraktığı bir hazine. Bu nedenle onlara gözü gibi bakıyorum” ifadelerini de ekliyor.
Ülke genelinden ziyaretçilerin yanı sıra, uluslararası sanatçılar ve koleksiyonerler de Ahmet Usta’nın dükkanında buluşuyor. Gramofonların sadece birer müzik aleti değil, aynı zamanda nostaljik bir yaşam tarzının simgeleri olduğunu söyleyen pek çok kişi, buralardan vazgeçemiyor. Ahmet Usta, gramofonların ses kalitesinin günümüzdeki modern müzik aletlerine oranla çok farklı olduğunu, bu nedenle müzikseverlerin bu eşyalara ilgi göstermesi gerektiğini belirtiyor.
Özellikle genç neslin geçmişe olan ilgisinin artmaya başladığını gözlemleyen Antikacı, bu durumun kendisini çok mutlu ettiğini dile getiriyor. “Gençlerin geçmişle bağlantı kurması, teknolojinin hızlı geliştiği bu dönemde çok önemli. Her pek çok gencin, gramofon dinleyerek eski müziği keşfetmesi beni çok sevindiriyor,” diyor. Ahmet Usta, müziğin ve antikaların insanları birleştiren bir unsur olduğunu savunuyor ve bu tutkusunu her geçen gün artırarak sürdürmeye devam ediyor.
Son olarak, Ahmet Usta’nın hikayesi, özellikle antikacılıkla ilgilenenler ve nostaljiye merak duyanlar için bir ilham kaynağı. Geçmişe olan bu yolculuk, sadece tarihi eserleri değerli kılmakla kalmıyor, aynı zamanda insan ilişkilerini güçlendirerek kültürel bir bağ oluşturuyor. Ahmet Usta’nın emeği, bilgisi ve tutkusu sayesinde, gramofonlar sadece birer nesne değil, aynı zamanda geçmişin sesini duymamıza yardımcı olan önemli köprüler haline geliyor. Hem nostaljiyi yaşatan hem de genç kuşakları bu alanda bilinçlendiren Ahmet Usta, antikacılık alanında gerçek bir ustalık örneği sergiliyor.