Son günlerde sosyal medyada hızla yayılan bir olay, hem Türkiye hem de ABD’de dikkatleri üzerine çekti. Rümeysa Öztürk, üniversite yıllarında edindiği fikirleri nedeniyle Türkiye'de haksız yere tutuklanmış bir genç ve akademik özgürlüğün sembolü haline gelmiş durumda. ABD'den bir akademisyen, Rümeysa’nın hapisteki koşullarını protesto etmek amacıyla açlık grevine başladı. Profesörün bu cesur eylemi, dünya genelinde insan hakları savunucularının gözünü üzerlerine çekmeyi başardı. Bu olay, akademik özgürlük ve insan hakları konularında tartışmaların yeniden gündeme gelmesine yol açtı.
Rümeysa Öztürk, üniversite yıllarında ülkedeki siyasi duruma karşı duyduğu hassasiyet ile öne çıkan bir öğrenci. Sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar ve katıldığı toplumsal olaylarla dikkat çeken Rümeysa, Türkiye’deki baskıcı rejime karşı sesini yükselten önemli bir figür haline geldi. Ancak ne yazık ki, bu cesaret onun tutuklanmasına neden oldu. 2023 yılı içerisinde yapılan bir baskında gözaltına alınan Rümeysa, daha sonra tutuklandı ve haksız yere mahkeme karşısına çıkarıldı. Olay, Türkiye'de pek çok insan hakları savunucusu ve akademisyen tarafından kınandı. Rümeysa’nın tutuklanması, Türkiye’deki Ifade özgürlüğü ve akademik özgürlük meselelerini tekrar gündeme taşımış durumda.
ABD'nin önde gelen üniversitelerinden birinde öğretim üyesi olarak görev yapan Profesör Mark Thompson, Rümeysa’nın durumunu öğrendikten sonra harekete geçmeye karar verdi. Açlık grevine başlayarak, Rümeysa’nın sesine ses katmayı amaçlayan Thompson, durumun uluslararası bir skandala dönüşmesini istedi. Beraberinde, insan hakları organizasyonlarının da destek vermesiyle, bu durum uluslararası kamuoyunda yankı bulmaya başladı. Thompson, sosyal medya aracılığıyla, “Rümeysa’nın özgürlüğü için buradayım” şeklinde bir mesaj paylaşarak, açlık grevinin gerekçesini dile getirdi. Bu eylem, özellikle genç akademisyenler arasında büyük bir destek buldu ve birçok kişi bu eyleme katkıda bulunmak için kendi yöntemleriyle destek veriyor.
Rümeysa’nın hapiste geçirdiği süre zarfında, yaşadığı psikolojik ve fiziksel etkiler üzerine çalışmalar ortaya koyulurken, toplumda büyük bir dayanışma havası oluştu. Çeşitli platformlar ve sosyal medya üzerinden oluşturulan kampanyalar, Rümeysa'nın serbest bırakılması için imza toplama faaliyetleri başlattı. Rümeysa’nın durumu, sadece bir bireyin hikayesinden öte, akademik özgürlük mücadelesinin sembolü haline geldi.
Öte yandan, Profesör Thompson’un açlık grevi, yalnızca Rümeysa’nın özgürlüğünü değil, aynı zamanda Türkiye'deki benzer durumları da gündeme taşıyarak, gençlerin düşüncelerini serbestçe ifade edemediği, sansür ve baskı altında yaşadığı gerçeğini de gözler önüne seriyor. Açlık grevinin devam etmesi durumunda, Profesörün sağlığı da tehlikeye girmekte. Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımların ve kampanyaların etkisiyle, Rümeysa'nın durumu uluslararası insan hakları savunucularının gündemine de girmiş durumda.
Sonuç olarak, Rümeysa Öztürk’ün hikayesi ve ABD’li profesörün açlık grevi, toplumsal adaletin ve akademik özgürlüğün ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Bunun yanında, her bireyin düşüncelerinden dolayı ceza almaması gerektiğini vurgulayan bu olay, dünyada insan hakları mücadelesinin sürdüğünü gözler önüne seriyor. Uluslararası toplulukların neler yapabileceği ve bu yönde ne tür baskılar oluşturabileceği ise önem taşıyor. Bu eylemin ilerleyen günlerde nasıl bir yankı uyandıracağı ve Rümeysa'nın serbest kalıp kalmayacağı merak konusu. Akademik özgürlük için mücadele eden herkesin yanında olduğu bu süreçte, umut ve kararlılığın ne denli güçlü olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.