Son günlerde Türkiye’nin dört bir yanında sevinçle kutlanan bayram, maalesef bir ailenin gözyaşlarıyla son buldu. Beş yaşındaki Sinan, bayram şekeri toplamak için evden çıktı fakat geri dönemedi. Ailesi tarafından uzun süre arandıktan sonra, acı haber geldi. Olay, tüm Türkiye’yi derinden üzüntüye boğdu ve minik Sinan’ın hayatını kaybetmesi, birçok insanı sorgulamak zorunda bıraktı. Bu trajik olay, çocuk güvenliği konusunda dikkat edilmesi gereken noktaları bir kez daha gündeme getirdi.
Çocukların bayram coşkusuyla oluşturduğu neşe, bazen beklenmeyen olaylarla karışabiliyor. 5 yaşındaki Sinan, sabah erkenden bayram şekeri toplamak için dışarıya çıkmak için büyük bir hevesle hazırlanmıştı. Ailesi, kendisini birkaç saat sonra kontrol etmek üzere dışarıya çıktıktan sonra, Sinan’dan haber alamadılar. İlk başta sadece komşularıyla oynuyor olduğundan şüphelenilen Sinan, akşam yenik bir umutla geri dönmedi. Aile, kaygı dolu bir şekilde Sinan’ı aramaya koyuldu. Olayın hemen ardından, mahallede arama çalışmaları başlatıldı. Ancak gün gittikçe kararmış ve Sinan’ın bulunma umudu azalırken, gerçek bir trajedi yaşandı.
Aramalar sonucunda minik Sinan’ın cesedine ulaşılması, ailesinin başına yıkılan bir felaket oldu. Sinan’ın yaşadığı olayın nedenleri hakkında kısa sürede soruşturmalar başlatıldı. Mahalleli, Sinan'ın dışarıda nasıl bu kadar uzun süre kalabildiğini sorgularken, bu acı olayın benzeri bir daha yaşanmaması için kural ve önlemlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekliliği bir kez daha ortaya çıktı.
Olayın ardından, pek çok kişi aracılığıyla sosyal medyada başlatılan kampanyalar, çocuk güvenliğinin artırılmasına yönelik taleplerin yükselmesine neden oldu. Çocukların güvenli bir şekilde bayram kutlamaları yapabilmesi gerektiği vurgulanarak, ailelerin dikkati çekildi. Ayrıca, devletin bu konuda daha fazla önlem alması gerekliliği inancı, halk arasında yaygınlaştı. Çocukları kaybetmenin acısı sadece bir aileyle kalmıyor, tüm toplumu etkileyen büyük bir trajedi oluyor.
Bu tür olayların sıklığı, toplumsal bilincin artırılmasının ve ailelerin çocuklarına yönelik önlemlerinin gerekliliğini ortaya koydu. Sinan’ın dramı, birçok aileyi derinden etkiledi ve yazılı ve görsel medya aracılığıyla bir anma etkinliği gerçekleştirilmesi gerektiği yönünde çağrılar yapıldı. Üzüntü içinde olan aile ve akrabaları, bu tür olayların bir daha yaşanmaması için isyanlarını ve korkularını dile getirdiler.
Sinan’ın ölümü, çocukların güvenli bir şekilde oynaması için sadece ailelerin değil, toplumun her bireyinin üzerine düşen sorumlulukları hatırlattı. Okul öncesi eğitim kurumlarının da bu konularda bilgilendirici ve bilinçlendirici programlar düzenlemesi gerektiği ifade edilmektedir. Çocuklar, gelişim döneminde hayati risklerle başa çıkabilmeleri için gerekli bilgi ve becerilere sahip olmalılar.
Bütün bu yaşananların ardından, çocukların güvenliğine dair farkındalık yaratmak için bireysel ve toplumsal düzeyde daha fazla çalışmalara ihtiyaç olduğu görülmektedir. Sinan’ın yarım kalan bayram sevinci ve geleceği, hayatını kaybetmesiyle son buldu. Şimdi geriye sadece anılar kaldı. Bu tür trajik olayların bir daha yaşanmaması için sinirli bir şekilde artık harekete geçmek şarttır. Çünkü hiç bir çocuk, böyle bir kaybın kurbanı olmamalıdır.