Son dönemde uluslararası ilişkilerde yaşanan gerginlikler ve savaş suçları iddiaları, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) bünyesinde yoğunlaşan yargılamalarla yeniden gündeme geldi. Özellikle Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri müdahalesi ve İsrail'in Filistin topraklarındaki askeri faaliyetleri, dünya kamuoyunun tepkisini çekerken, bu iki ülkenin liderleri Vladimir Putin ve Benjamin Netanyahu'nun tutuklanma olasılığı da giderek artıyor. UCM'nin bu liderler üzerindeki etkisi, uluslararası siyasette önemli bir tartışma konusunu oluşturuyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım gibi ciddi uluslararası suçları yargılamakla görevli bir mahkemedir. 2002 yılında kurulan UCM, üye devletlerin yanı sıra, belirli koşullar altında kâr amacı gütmeyen kuruluşlar tarafından da davet edilebilir. Ancak, mahkemenin yetkileri, üye ülkelerin iş birliğiyle sınırlıdır. Putin ve Netanyahu'nun yargılanma korkusu da tam olarak bu noktada ortaya çıkıyor: UCM, iktidardaki liderleri yargılayamayacak kadar bağımlı bir yapı mı, yoksa adaleti sağlamakta yeterli bir güç mü?
Son yıllarda UCM'nin aldığı kararlar, birçok ülke için tartışmalı bir konu haline gelmiştir. Örneğin, 2020 yılında UCM, Afganistan’da Taliban ve ABD askeri güçleri tarafından işlenen suçları araştırmak için çalışmalar başlattı. Bu bağlamda, Rusya'nın Ukrayna’da gerçekleştirdiği askeri operasyonların ardından, UCM'nin "savaş suçları" kapsamında Putin hakkında çıkarılan tutuklama kararı, dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. UCM'nin Putin ve Netanyahu gibi güçlü isimlerin karşısındaki tutumu, birçok analist tarafından tedbirli bir strateji olarak değerlendiriliyor.
Peki, bu liderlerin yargılanmasından neden bu kadar korkuyorlar? Vladimir Putin, 2022 yılından bu yana Ukrayna'da devam eden savaş nedeniyle ciddi eleştirilerin hedefi haline geldi. UCM, geçtiğimiz yıl Ekim ayında, Ukrayna'da işlenen suçlar üzerine bir soruşturma başlattığı duyurusunu yaptı ve bu durumda Putin, suçlamalarla doğrudan karşı karşıya kalabilir. UCM’nin Putin’e karşı tutuklama kararı, uluslararası alanda onun itibarı üzerinde etkili oldu ve bu durum, onun uluslararası arenadaki hareket kabiliyetini kısıtlayabilir.
Öte yandan, Benjamin Netanyahu’nun durumu da benzer bir şekilde karmaşık. İsrail'in Filistin topraklarında gerçekleştirdiği askeri operasyonlar ve sivil nüfusa yönelik uygulamalar, UCM’nin radarına girmiş durumda. Netanyahu, İçişleri Bakanı'nın liderliğinde, uluslararası insan hakları kuruluşlarınca yüksek sesle eleştirilen bir politikayı yürütüyor. UCM'nin Netanyahu hakkında aldığı olası bir kararla birlikte, bu durum sadece Netanyahu’nun değil, aynı zamanda İsrail hükümetinin de uluslararası ilişkilerindeki dengesini sarsabilir.
Netanyahu, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, UCM’nin kararlarının tamamen siyasi motivasyonlarla alındığını ve bu durumun kendilerini etkilemeyeceğini ifade etti. Ancak analistler, uluslararası kamuoyunun bu konudaki duyarlılığının arttığını belirtiyor. UCM’nin bu iki lider üzerine yoğunlaşmasının ardında yatan nedenler, sadece suçlamaların ötesinde, global güç dengelerinin yeniden şekillenmesi ve uluslararası hukukun öne çıkmasıyla ilişkilidir.
Sonuç olarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Putin ve Netanyahu hakkındaki yargılamaları, iki liderin gelecekte alacakları siyasi kararları ve uluslararası ilişkilerdeki dengesizlikleri belirleyebilir. UCM’nin etkinliği ve yargılamaların sonuçları, yalnızca bu iki lideri değil, dünya politikasını da şekillendirecek önemli bir etkiye sahip olacaktır. Bu durum, uluslararası kamuoyunun, adalet arayışının ne denli güçlü olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor ve güç dengesinin nasıl değişebileceğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.